İlk Görüşme Kaygısı

İlk Görüşme Kaygısı

İçiniz içinize sığmıyordu, adeta havalara uçuyorsunuz. Ama ya beklediğiniz gibi gitmezse, siz beğenmezseniz, ya da o beğenmezse.. Tüm ayırdığınız vakit ve hevesleriniz havaya gitmiş olacak.. işte bunlar kaygısal düşünceler.

Bir ilişkinin başlangıcı kelebeklerle dolu bir bahar havasındadır. Kulağa ne kadar masalsı gelse de gerçeklikten kaçışımız da olmaz. Gerçekliğin soğuk yüzü de ilişki anksiyetesi olarak huzursuzca karşımıza çıkabilir. Bu, bilinmeyenin beklentisine dayanan bir fenomendir.

İlişki kaygısı, birinin romantik düzeydeki ilk tanışmalarda sıklıkla karşılaştığı olumsuz duyguları ifade eder. Bu kaygı, sevilmek ve kabul edilmek arzuları ile istemsizce ortaya çıkabilen yaygın bir durumdur.

İlişki kaygısı yaşayan bireyler, birinin kendilerine romantik bir ilgi gösterip göstermediğine bağlı olarak özdeğerlerini belirlerler. Kendini sürekli teyit ettirme ihtiyacını gösterme, sohbette akışa uygun olmayan ardı ardına konular sıralama, sürekli konuşma ya da hiç konuşmama, söylenilenleri aşırı analiz etme ve ilişki seviyesine aykırı bağımlılık birinin ilişki kaygısı yaşadığına dair bazı işaretlerdir. İlişkiyi test etmek amaçlı aylar öncesinden sürekli olarak bir tatil veya etkinlik gündeme getirmek gibi davranışlar da kaygının diğer göstergeleridir.

Kaygının Kaynağı Nedir?

Bir ilişkinin başlangıcında kaygıların alevlenmesinin birkaç nedeni vardır, ancak bunların hepsi, koşulların bir kombinasyonuna ve bu koşullara nasıl tepki verdiğinize bağlıdır. Örneğin online tanıştığınız biri ile ilk deneyiminizde biraz endişe duymanız gayet doğaldır. Çünkü her şey yenidir ve adaptasyon için süreç gereklidir.

Bilinmeyene olumsuz bir tepki ile yaklaşıyorsanız bunun bazı derin sebepleri olabilir. Öncelikle, geçmiş ilişki örüntülerinizi gözden geçirmek gerekebilir. Travmatik bir ilişki deneyimi tarihin tekerrür edeceğini haykırabilir kafanızın içinde. Yeni bir ilişkiye başlarken de bu sesi duymazdan gelmek biraz zor olabilir. Eski ilişki örüntüleri dışında bu görüşmenizde sizi özellikle gerginleştiren bir şey olabilir. Kişiden aldığınız negatif bir elektrik veya kötü bir hatırlatıcı bu gerginliğe sebep olabilir. Bir diğer sebep ise ilişkiye bakış, beklenti ve bağlanma stilleriniz birbirinizden farklı olması olabilir. Küçük yaştan itibaren gözlemlediğiniz ve yaşadığınız ilişki modelleri aslında siz fark etmeden yaşamak istediğiniz ya da sizin için uygun ilişkinin nasıl olduğunu belirler. Bu sebeple, bir ilişkinin dinamikleri, ilişkiden beklentiler ve birbirine güvenli, endişeli veya kaçınmacı bağlanma stilleri uyuşmadığı zaman gerginlik hissedebilirsiniz.

Bu konuyu ancak bir uzmanla görüşerek üstesinden gelebilirsiniz.

Kaygı Nasıl Ele Alınmalı?

#1 Duygularınızı yargılamak ve eleştirmek yerine neden böyle hissettiğinizi kendinize sorun.

Bu derin duygunun üstesinden gelmenin ilk adımı, onları dinlemek ve anlamak, ve sizi nasıl etkilediğini kendinizde gözlemlemektir. Kaygı duyduğunuzu kabullenmek, kaygınızın kaynağını, davranış ve düşünce yapınızı nasıl etkilediğini çözümlemek, başa çıkmak için stratejiler geliştirmek çözümün adımlarıdır. Kaygıya rasyonel bakmaya başladıktan sonra da sebepli mi sebepsiz mi olduğunu anlayabilirsiniz. Unutmayın ki kaygı, kendinizi koruma içgüdüsü ile ilişkilidir ve bazen faydalı olabilir. Farkındalığı edindikten sonra çözüm aşamasında desteğe ihtiyaç duyarsanız uzman bir danışman ile görüşmenizi tavsiye ederiz.

#2 Geleceğin “Belki”lerine Değil, Şimdiki Ana Odaklanın.

Bazen yeni bir ilişkiye girdiğinizde, kendinizden ve partnerinizin niyetlerinden şüphe ederek geçmiş incinmişlikleri yeniden yaşamaya karşı kendinizi korumayı deneyebilirsiniz. Bunun yerine ilişkinin güçlü yönlerini deneyimleyerek kendinizi ve ilişkinizi güçlendirmeniz daha sağlıklı olacaktır. Başka bir deyişle, bu yeni bağın şu andaki yaşamınızı nasıl geliştirdiğine odaklanın. Yeni partnerinizden alamadığınız her şeye odaklandığınızda, endişe, özlem ve hayal kırıklığı ile tükenebilirsiniz. Karşınızdaki kişi aslında böyle hissetmeniz için size geçerli sebepler sunmuyorsa yeni ilişkinin hayatınıza kattığı tüm iyi şeylere odaklanma pratiğini sürdürmek, bu negatif enerjiyi dağıtmaya yardımcı olabilir. Yeni yolculuğunuzun da -bilinen ya da bilinmeyen- tadını çıkarabilirsiniz.

#3 Nasıl Hissettiğiniz Konusunda Partnerinize Açık Olun.

İlk görüşmede ve tanışma evresinde soru işaretlerinin olması ve tam anlamıyla güvenli hissetmemeniz veya kaygı duymanız gayet olağandır. Bu hislerinizi karşınızdakine söylemeniz, açık iletişimde olmanızı sağlar ve bu her iki tarafa da yardımcı olabilir. Aslında ilişki dinamiklerinizden birinin açık iletişim olmasının da başlangıcı olabilir. Şunu da unutmamak gerekir ki bu kaygıya sebep olan eğer sizin beklentileriniz ise beklentilerinizin gerçekçiliğini de gözden geçirmek, farkındalığınızı arttıracaktır. Bunu doğru üslup ile paylaşmanız durumunda karşınızdaki kişinin buna tepkisiz ya da negatif tepki ile yaklaşması en kötü senaryo gibi görünse de bu durumda sizin de, bu ilişkiyi ne kadar isteyeceğinizi sorgulamak için bir fırsatınız doğar.

#4 “Kendi”nizi gösterin

Çoğu zaman insanlar yargılanmaktan korktuklarını söylerler. Böyle ise kendinizi dinlemek ve düşünce kalıplarınızı incelemek önemlidir. Yargılamanın sizin için neden bir sorun olabileceğini ve endişeyle etkili bir şekilde nasıl başa çıkacağınızı belirlemelisiniz. Fakat genellikle bu duygu kaygıyla beslenir ve bazı perspektif değişiklikleri ve başa çıkma becerileri ile yönetilebilir.

KAYGIYI  HEYECANA DÖNÜŞTÜRMEK

Kaygı ve heyecan arasında ince bir çizgi vardır. Fizyolojik olarak ikisi hemen hemen aynıdır. Hissi bilirsiniz: yüksek kalp atış hızı, mide kelebekleri, terli avuç içi ve sinirlilik. Hepsi sinir sisteminin uyarılmasından kaynaklanan semptomlardır. Fakat heyecan ve kaygı arasındaki fark, onları yorumlamamızda yatmaktadır. Heyecanı olumlu duygularla ilişkilendiririz, ancak kaygıyı, zaman zaman zayıflatıcı olumsuz bir duygu olarak düşünürüz. Dahası, kaygı, performansınıza ve etkili bir şekilde kendinizi yansıtmanıza da engel olabilir.

Az düzeyde stresin insanlarda ve hayvanlarda performansı iyileştirdiği bilim insanlarınca belirtildiği gibi fazla kaygı da performansın düşmesine neden olur. Kaygı, zorlu durumlardan kaçınmanıza ve ödüllendiri sonuçlara ulaşamamanıza da neden olabilir. Uzun vadede ise tüm sosyal ilişkilerinizi ve  kişisel gelişiminizi ilerletmenizi engelleyebilir. Fiziksel sağlığınız açısından da kalıcı kaygı kalp hastalığı, kronik solunum bozuklukları ve gastrointestinal rahatsızlıklarla da bağlantılıdır.

Kaygı yaşadığımızda, ilk içgüdümüz onu ortadan kaldırmanın yollarını aramak olabilir. Ancak araştırmalar, bu olumsuz duyguları tamamen bastırmaya çalışmadan yönetmenin daha iyi bir yolu olabileceğini gösteriyor. Her şey perspektifte basit bir değişiklikle başlar. “Görmezden Gel ve Devam Et” yerine, “Heyecanlı Ol ve Devam Et” daha akıllıca bir yaklaşım olabilir.

BAKIŞ AÇINIZI DEĞİŞTİRMEK

Kaygı ile başa çıkmanın en etkili yollarından biri gerginliğinizin çerçevelerini yeniden çizmek ve kaygıyı heyecana dönüştürmek ve öyle etiketlemektir. Küçük bir değişiklik gibi görünse de, araştırmacılar duygularınızı yeniden etiketlemenin güven seviyenizi ve performansınızı önemli ölçüde etkileyebileceğini söylüyor.

Çoğu insan bir olay öncesi, örneğin ilk buluşma öncesi, kaygıyla baş etmenin en etkili yolunun sakinleşmeye çalışmak ve kaygıyı bastırmak olduğunu inanır. Sakinleşmeye çalışmak ve kendini kontrol etmenin önemi yadsınamaz. Nefes egzersizleri, meditasyon gibi rahatlama teknikleri onaylanmış yöntemlerdir. Fakat köklü değişimi sağlayacak olan, bu tür olaylara bakış açınızı değiştirmektir. Kaygılarını heyecan olarak “yeniden değerlendiren” insanların daha iyi hissettikleri ve daha da önemlisi daha iyi kendilerini ifade ettikleri kanıtlanmıştır. Başlangıç olarak, duyguları nasıl ifade ettiğiniz ve düşünme şekliniz, gerçekte nasıl hissettiğinizi oluşturmaya yardımcı olur. Partnerinize heyecanınızı dile getirmekten de çekinmeyin. Bu, belki heyecan ile yaptığınız bazı davranışların yanlış yorumlanmasını engelleyecektir. Aynı zamanda iletişiminizin daha içten olmasını sağlayacaktır.

 

Ünlü filozof Soren Kierkegaard “özgürlüğün insan varoluşundaki en temel belirtisi olarak kaygıyı” ele alır ve kaygıyı “bu özgürlüğün ışığında kararlarımız için üstlendiğimiz sorumluluk”a bir tepki olarak görür. Bakış açınız ve düşünce yapınız sizi en güçlü yönlendiricinizdir. Kaygınızın olumsuz etkilerini atıp ona minnettar olun, onu heyecana dönüştürün. Her şey yolunda gidecektir.

İlgili Yazılar