Bir Aralık sabahıydı. Zeynep, elindeki telefonla yatağında uzanıyordu. Alarmını kapatır kapatmaz, parmakları otomatik olarak Instagram simgesine dokundu. Yarım saatlik sabah rutini, TikTok videolarıyla devam etti; biri biterken diğeri başlıyor, Zeynep fark etmeden zaman akıp gidiyordu.
Kafasında hafif bir ağırlık hissetti, bir tür zihinsel yorgunluk. Ama önemsemedi. “Herkes yapıyor,” diye düşündü. “Bir şey olmaz.” Ancak o günün akşamında, ödevlerini bitirmesi gereken saatlerde bile telefonuna bakmadan duramıyordu.
Zeynep artık sık sık baş ağrıları yaşamaya başlamıştı. “Belki uykusuzluktandır,” diye düşündü. Ama uykusuzluğun sebebi de buydu: Gece yatmadan önce bir video izlemekle başlayan süreç, saatlerce süren bir maratona dönüşüyordu. Uykuya dalmak yerine aklı, algoritmaların yönlendirdiği sonsuz bir içerik döngüsüne kapılıyordu.
Bir gün, TikTok’ta bir video gördü. Genç bir kız ekrana bakarak “Brain rot yaşıyorum, ama eğlenceli bir şekilde,” diyordu. “Brain rot mı?” diye düşündü Zeynep. Neşeli bir ifadeyle anlatılan bu kavram onu meraklandırmıştı. Hemen yorumlara baktı:
- “Kesinlikle ben! Sabah kalktığımda beynim pelte gibi oluyor.”
- “Hayat zaten saçma, eğlenmek bizim de hakkımız.”
- “Algoritmalar beynimizi ele geçiriyor, ama kim umursar?”
Zeynep gülümsedi. “Demek yalnız değilim,” diye düşündü. Ama bu gülümsemenin ardında bir rahatsızlık da vardı.
Brain rot… Kelime, zihninde dolanmaya başladı. Beynin yavaş yavaş işlevini kaybettiği, odaklanmanın imkânsız hale geldiği bir durumdu bu. Peki, ne zaman başlamıştı? İlk TikTok hesabını açtığında mı? Yoksa kendini YouTube önerilerinin dipsiz kuyusuna bıraktığında mı?
Zeynep’in günlük yaşamı, sosyal medyanın kontrolüne girmişti. Bir mesaj geldiğinde kalbi hızlanıyor, bir bildirim gelmediğinde ise bir boşluk hissediyordu. Günlük hayatındaki mutluluk ve tatmin, ekranın arkasındaki geçici dopamin patlamalarına bağımlı hale gelmişti.
Bir gün ders çalışırken, fark etti ki basit bir matematik sorusuna bile odaklanamıyordu. Soruyu okudu, ama bir şey anlayamadı. Aklı telefona gitmek istiyordu. “Acaba biri bana mesaj attı mı? Yeni bir video var mı?” Düşünceleri sürekli dağılıyordu.
Zeynep bir gece kendini aynada uzun uzun izledi. Gözlerindeki kızarıklık ve yüzündeki yorgun ifade dikkatini çekti. O sırada, Instagram’dan gelen bir mesaj sesi onu düşüncelerinden uzaklaştırdı. Telefonuna baktı, ama bir anda durdu. “Bu nereye gidiyor?” diye sordu kendi kendine.
Google’a “brain rot” yazdı. Karşısına çıkan makalelerde bu durumun sürekli sosyal medya tüketimiyle ilişkili olduğunu okudu. Beyin, sonsuz içerik akışına alıştıkça, odaklanma ve düşünme kapasitesini kaybediyordu. “Algoritmalar beni ele geçirmiş,” dedi Zeynep.
Ama asıl mesele bu değildi. Sorun, sosyal medyanın sadece zamanını değil, hayatındaki anlamı da çalmaya başlamış olmasıydı. Hayal kurmak yerine başkalarının hayatını izliyor, kendi değerini beğeni sayılarıyla ölçüyordu.
Levâic ile Tanışan Zeynep’in 360 Derece Dönüşümü
Ertesi sabah, Zeynep telefonu eline almadı. Kalktı, pencereyi açtı ve dışarıdaki dünyayı izledi. Gökyüzünün mavi tonu, kuşların sesi… Uzun zamandır böylesine basit şeylere dikkat etmemişti. İlk başlarda telefonunu kontrol etme dürtüsü onu rahatsız etti, ama direnmeye kararlıydı.
Bir hafta boyunca sosyal medya kullanımını sınırlamaya çalıştı. Kitap okumaya başladı, odaklanma sorunları hâlâ devam ediyordu ama ilerleme kaydediyordu. Sosyal medyayı tamamen bırakmak zorunda olmadığını fark etti; önemli olan, onun kontrolünde olmaktı, kendi hayatının iplerini geri almaktı. Zeynep Levâic ile bu sayede tanıştı. Levâic GROWTH bölümündeki kendisiyle ve başkalarıyla olan ilişkileri üzerine video içeriklere erişim hizmeti alarak hayatını 360 derece dönüştürecek bir adım attı. Aynı zamanda Levâic’in kişiye özel danışmanlık servisi ile kendini anlayan, onu yargılamayan danışmanların emin ellerine kendini bıraktı. Artık özgürdü! Zeynep, sosyal medyada hâlâ vakit geçiriyordu ama artık bilinçliydi. Telefonu kontrol etmeden önce kendine sorular soruyordu: “Bunu neden yapmak istiyorum? Bu bana ne kazandıracak?”
Zeynep brain rot’un artık bir eğlence değil, bir tehlike işareti olduğunu öğrenmişti. Kendi hayatını kontrol altına almak için attığı her küçük adım, zihinsel çürümenin yerini, anlamlı ve tatmin edici bir hayata bırakıyordu. Siz de Levâic‘e katılın, anlamlı bir hayatın kapısını aralayın!
Sevgilerimle,