Dijital çağda doğan ve büyüyen Z kuşağı (1997–2012 doğumlular), adalet ve hak arayışı konularında önceki kuşaklardan belirgin şekilde farklılaşan bir profil çizmektedir. Sosyal medya, küreselleşme, çevrimiçi aktivizm ve kimlik politikalarının etkisiyle şekillenen bu yeni kuşak, yalnızca bireysel adalet taleplerini değil; sistemik adaletsizlikleri de sorgulayan, kolektif farkındalık geliştiren ve sesini görünür kılma konusunda cesur davranan bir kuşaktır (Twenge, 2017).
Z kuşağı için adalet, yalnızca hukuki ya da yapısal bir kavram değil; aynı zamanda duygusal ve etik bir sorumluluk alanıdır. Bu kuşak, özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği, iklim adaleti, ırkçılık karşıtlığı, LGBTQ+ hakları ve ekonomik eşitsizlik gibi meselelerde aktif bir şekilde söz almakta; bu temaları sadece politik değil, ahlaki bir mesele olarak konumlandırmaktadır (Pew Research Center, 2022).
Hak arayışına dair bakış açıları da klasik anlamın ötesine geçmiştir. Gen Z üyeleri için hak aramak, yalnızca mağdur olduğunda ses çıkarmak değil; başkasının hakkını savunmak, tanık olunan adaletsizliğe karşı sessiz kalmamak anlamına gelir. Bu, Hannah Arendt’in tanımladığı “kötülüğün sıradanlığı” kavramının karşısına, kolektif bir etik direnişi yerleştiren bir bilinçtir (Arendt, 1963).
Ayrıca bu kuşak, dijital araçlarla birlikte “mikro eylemler” üzerinden de adalet talebinde bulunabilmektedir. Bir paylaşım, bir etiket, bir dijital protesto; hepsi birer eylem biçimi olarak kabul edilir. Geleneksel kuşaklar için yüz yüze örgütlenme daha ön plandayken, Z kuşağı için dijital aktivizm, birincil hak arama yöntemlerinden biri haline gelmiştir (Jenkins et al., 2016).
Z kuşağının adalete dair yüksek duyarlılığı, psikolojik bir ihtiyaçtan da beslenmektedir. Yapılan araştırmalar, bu kuşağın değer odaklı yaşamak, anlamlı ilişkiler kurmak ve toplumsal faydaya katkı sunmak gibi motivasyonlara yüksek düzeyde önem verdiğini göstermektedir (Schroth, 2019). Bu durum, adalet talebini bireysel bir hak değil; kimliksel bir varoluş biçimi haline getirir.
Türkiye özelinde bakıldığında, Z kuşağı bireyleri politik olarak önceki kuşaklardan farklılaşmaktadır. Ekonomik belirsizlikler, eğitim sistemine dair güvensizlik, toplumsal kutuplaşma ve ifade özgürlüğü eksikliği, bu kuşağın adalet arayışını daha görünür ve sesli kılmaktadır (Yücel, 2022). Sosyal medya, özellikle Twitter, Instagram ve TikTok gibi platformlar, yalnızca bireysel ifade alanı değil, aynı zamanda toplumsal meseleleri gündeme taşıma, kolektif ses oluşturma ve dijital protesto geliştirme araçları hâline gelmiştir (Jenkins, Ito, & boyd, 2016).
Z kuşağı için adalet yalnızca bireysel bir hak değil; başkalarının haklarının da sorumluluğunu üstlenme biçimidir. Türkiye’de son yıllarda kadın hakları, LGBTİ+ hareketleri, hayvan hakları ve çevre mücadeleleri gibi alanlarda bu kuşağın etkili olduğu görülmektedir. İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik destek kampanyaları, Boğaziçi Üniversitesi protestoları ve Kazdağları’ndaki çevre eylemleri, Z kuşağının kolektif adalet duygusunun somut örnekleri arasında yer alır (Kaya, 2022).
Türkiye bağlamında Z kuşağının öne çıkan özelliklerinden biri de eleştirel bilinç ve mizahla birleşen hak talebi biçimidir. Bu kuşak, politik eleştirisini doğrudan öfke ya da ideolojik söylemlerle değil; ironi, yaratıcılık ve kolektif hafıza oyunlarıyla dile getirmektedir. Böylelikle hak mücadelesi, hem kişisel hem estetik hem de kültürel bir ifadeye dönüşmektedir.
Sosyolojik olarak bakıldığında, Z kuşağının adalet anlayışı yalnızca mağduriyet üzerinden şekillenmez; empati, temsil ve kapsayıcılık üzerinden gelişir. Farklı kimliklerin görünür olması, dışlanan grupların haklarının savunulması, bu kuşağın etik sorumluluğunun bir parçası hâline gelmiştir (Arendt, 1963; Esposito, 2020).
Sonuç olarak, Türkiye’deki Z kuşağı, sadece adalet talep eden değil; onu yeniden tarif eden ve çoğu zaman kendi yollarıyla üreten bir kuşaktır. Bu kuşak için adalet, yalnızca mahkemelerde değil; sosyal medyada, okulda, sokakta, ilişkilerde ve gündelik yaşamın içinde inşa edilir. Hak aramak ise sadece kendisi için değil; görünmeyen, duyulmayan ve dışlanan herkes için bir sorumluluktur.
Kaynakça
Aktaş, H., & Çetin, M. (2020). Z kuşağının değer algısı: Türkiye’de üniversite gençliği üzerine bir araştırma. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 19(38), 121-138.
Arendt, H. (1963). Eichmann in Jerusalem: A report on the banality of evil. Viking Press.
Esposito, J. L. (2020). What Everyone Needs to Know About Islam (2nd ed.). Oxford University Press.
Jenkins, H., Ito, M., & boyd, d. (2016). Participatory culture in a networked era: A conversation on youth, learning, commerce, and politics. Polity Press.
Kaya, A. (2022). Gençlik ve sivil hareketler: Türkiye’de Z kuşağının toplumsal talepleri. Toplum ve Demokrasi Dergisi, 16(1), 44-63.
Pew Research Center. (2022). What we know about Gen Z so far. https://www.pewresearch.org/social-trends/2022/05/02/what-we-know-about-gen-z/
Schroth, H. (2019). Are you ready for Gen Z in the workplace? California Management Review, 61(3), 5–18. https://doi.org/10.1177/0008125619841006
Twenge, J. M. (2017). iGen: Why today’s super-connected kids are growing up less rebellious, more tolerant, less happy – and completely unprepared for adulthood. Atria Books.
Yücel, S. (2022). Türkiye’de Z kuşağının siyasal eğilimleri: Dijital çağın gençliği. Gençlik Araştırmaları Dergisi, 10(1), 22–37.





















