Son günlerim yine kalabalık grupların arasında, yoğun tempoda ve oldukça hızlı bir akışta geçiyor diyebilirim. Farklı kişiliklere, değişik bakış açılarına, bambaşka kültürlerden gelmiş yaşanmışlıklara şahit olduğum günlerimdeyim. Sosyal meslek gruplarında sıkça yaşanan klasik durumlardandır; nabza göre şerbet dağıtmak, yer yer bulunduğun kabın şeklini almak! Bunu kötü anlamda anlamayın, durumları idare etmek için ara sıra yapmak gerekmiyor mu..
Aslında değinmek istediğim ana konu başlığı iletişim. Farklı kişilerle en hatasız, sorunsuz ve doğru iletişim için ihtiyaç duyduğum ise hiç süphesiz duygusal zeka. Bunun için yapmam gereken; önce kendimi anlamak sonra karşımdakinin duygularını. Onları yönetmek ile devam ediyorum. Evet tekrarlıyorum insanların duygularını yönetmek, yönlendirmekten bahsediyorum. Güçlü iletişim kuranlarda sıkça görülür bu durum. Bir problemde, stresli bir anda iyi bir kriz çözücüdür bu kişi, durumu hızlıca toparlama yetisine sahiptir. Dürtüleri kontrol etmekte zorlanmaz, hedefine odaklanır. Duygusal zekanın gelişmiş olduğu bireyler toplumda bir adım öne çıkar, kendini fark ettirir ve iz bırakır. Bunu ister sosyal ilişkilerinde bir silah olarak kullanır, ister iş dünyasında basamakları hızlıca çıkarken. Günümüzde oldukça hassas götürmemiz gereken dengeler varken, duygusal zekasını doğru kullanamayan kişiler ise bu arenada biraz dezavantajlılar. İnsan ilişkilerinin tüm hayatımızı yönettiği, başarıya ulaşmakta çok önemli bir rol oynadığı yıllardayız. İnsanın öz başarısı, doğuştan gelen yeteneği çok özel dahi olsa, doğru iletişim varsa kendini gösterir ve bir anlam ifade eder. Yanlış bir iletişim veya komünite içinde kendini doğru ifade edememek, stratejik bir hata olur, yarışta bizi geri atar. Empati kurabilme, fikrini doğru savunma ve sosyal uyumluluk üçgeninde duygusal zeka bizlerin en önemli anahtarıdır. Başka kişileri anlamak, onlarda daha derin bağlar kurmamızı sağlar ve ikna gücümüzü arttırır. Kendisinin anlaşıldığını hisseden her birey daha rahat ve güvende hisseder, bu da bizi ister istemez bu savaşta kalıcı kılar. Yanlış anlaşılmalardan uzak kalarak kalabalık grupların dinamiklerini yakalayabilenler, takım çalışmasına yatkın özelliklere sahip kolayca işbirliği yapabilenler, duygusal zekasını aktif kullananlardır. Öfkeli anlarda, stresli durumlar karşısında krizi yönetebilenler yine duygusal zekanın bizlere sunduklarından bazıları diyebilirim.
Özetle; hem bireysel mutluluğu, hem toplumsal ilişkilerde başarıyı getirir. Dijital dünyanın tam ortasında hayatta kalma mücadelesi verdiğimiz, ilişkilerin daha da karmaşıklaştığı, hızlı yaşayıp tükettiğimiz bu sistemde değişen normallerimizi yakalamaya ve yönetmeye çabaladığımız hayat yolculuğumuzun en önemli yakıtlarından biridir duygusal zekamız. Bir diğer anahtar sözcüğü söylüyorum; dinlemek! Empatinin, sakin kalabilmenin ve durumu yönetebilmenin önemli faktörlerinden biridir. İyi bir dinleyici duygusal zekasını devreye sokarak en kördüğüm durumlardan kurtulabilir, en inatçı karakterleri bile yola getirebilir. Sakin kalır, karşı tarafı anlar, başarılı ilişkiler kurar ve çözüm üretir. Yüzeysel ilişkiler yerine daha anlamlı ve güvenilir temeller kurar. Size de hiç olmuyor mu? Toplum içinde fikrine katılmadığımız, savunmasını onaylamadığımız kişiler bazen kendini öyle doğru ifade ediyor, ikna edici olabiliyor ki, ister istemez kendimizi ona katılıyor buluyoruz. Bir bakmışız onunla hemfikiriz. Bizleri etkileyici tavırları, doğru vücut dilleri ve özgüvenli halleri sayesinde peşlerinden giden sürüye takılmışız gitmişiz. İşte onlar duygusal zekasını aktif kullanan kişilerden birkaçı.
Uzun lafın kısası, sen o duygusal zekayı kullanmayı öğrenemediysen; kaoslardan kolayca çıkamaz, krizlerde boğulur, ilişkilerde sorun yaşarsın. Kendini doğru ifade edemez yanlış anlaşılırsın. Bu silahını kullan, duygusal farkındalığını arttır, doğru ve etkili hamleler yap, sen kazan!











