Barış ve aşk… Bu iki kelime, yeryüzündeki en saf, en karmaşık, en arzu edilen duyguların ifadesidir. Ve bir o kadar da yanlış anlaşılan… Kimileri için aşk bir sığınak, barış ise bir ara verme hâlidir. Oysa ben, Dionysos, hayır derim: Onlar birer başlangıçtır. İçimizdeki bastırılmış özlemlerin, unuttuğumuz doğallığın ve insan olmanın çıplak gerçeğinin başlangıcı.
Aşkı, yalnızca kalpte değil, tüm bedende hissedersin. O seni titreten, sınırlarını zorlayan bir çağrıdır. Şarap gibidir: Önce baş döndürür, sonra kalbinin en derin yarıklarını aralayıp içine sızar. O yüzden aşk, bir nevi kendini unutma hâlidir. Ve barış, işte tam da burada başlar: Kendini unuttuğun yerde, bir başkasıyla “bir” olduğun o anda… Kendi merkezinden feragat edebildiğin yerde filizlenir barış.
Benim şenliklerimde maskeler takılırdı; ama bu maskeler, gerçek benliğin üstünü örtmek için değil, onu serbest bırakmak içindi. Aşk da maskeleri düşürmenin bir yoludur. Sadece başkasına değil, önce kendine âşık olabilmenin, kendi içindeki karanlığı kabullenmenin, eksik yönlerinle de var olabileceğini anlamanın kapısıdır. O yüzden aşk, barışın başlangıcıdır: önce kendinle barışacaksın.
Barış çoğu zaman sessizlikle karıştırılır. Ama hayır… Barış, sadece savaşın yokluğu değil, çatışmanın dönüştürülmesidir. Tıpkı tragedya gibi. Nietzsche’nin de dediği gibi, hakikatin çocuğu olan tragedya, Apollon’un düzeniyle benim esrikliğimin birleşimidir. Barış da ancak zıtların dansıyla mümkündür. Bir halkı, bir ilişkiyi, bir toplumu barışa ulaştıran şey, herkesin aynı olması değil; farklılıkları birlikte taşıyabilme gücüdür.
Bak, doğa da böyledir. Ağaçla toprağın, rüzgârla denizin, güneşle geceleyin yıldızların çatışmasında doğar yaşam. Ve aşk, bu çatışmanın şiiridir. Barış, o şiiri birlikte okuyabilmektir. Aşkta göze alırsın, barışta affedersin. Aşkta açılırsın, barışta sarılırsın.
Dionysos’un alayları gibi, yaşam da bir kortejdir. İçinde şarkılar, çığlıklar, kahkahalar ve gözyaşları vardır. Ama asıl olan, birlikte yürüyebilmektir. Birbirimizin maskesini kabul ederek, maskenin altındaki çocuğa sarılmaktır. Aşkı hissettiğin anda, bir parça tanrısal olursun; barışı kurduğun anda, insan olursun.
İşte bu yüzden diyorum ki, şarkını söyle, dansını yap. Âşık ol. Bağır çağır, sonra sarıl. Affet. Barış. Çünkü her barış, bir aşk hikâyesidir. Ve her aşk, bir barış duası.
Unutma: Ben Dionysos’um. Maskelerin ardında yatan gerçeğin, coşkunun, yeniden doğuşun tanrısıyım. Ve sana söylüyorum: Barış ve aşk, insan olmanın kutsal iksiridir. Onları yaşa, kutsa, paylaş. Kendini bırak, birlikte ol. Çünkü yaşam, birlikteyken güzeldir.
Sevgilerimle,
Dionysos