Herkes refah seviyesi yüksek, yaşanabilir bir ülke ister. Her yıl Oxford Wellbeing Research Centre tarafından yapılan detaylı araştırmalarda Dünya Mutluluk Raporu hazırlanıyor. Bu yıl da taze çıkan 2025 raporunda Gallup’un 2022-2024 arasında düzenlediği hayat değerlendirmesi araştırması da yer alıyor. 147 ülke arasında Türkiye olarak 94’üncü sıradayız. İlk sırada yıllardır Finlandiya’nın olması da düşündürücü… Dışardan bakıldığında soğuk bir ülke, intihar oranı yüksektir diye düşünülür ve insanlar 9 ay kışta nasıl mutlu olabilir ki, biz ki dört mevsimi yaşıyoruz ve mutlu değiliz. Bunlar bana hep mutluluğun hava durumuyla alakalı olmadığını hatırlatıyor. İnsanlar her koşulda kendini yaşama alıştırıyor ancak eşitsizliklerle kurulu bir denklemde mutlu değiliz. Buna ister adalet arayışı ister eşitsizliklere isyan ister orta sınıfın kaybolması diyelim ya da zengin ve fakir arasındaki uçurumdan dem vuralım işin özünde derin bir eşitsizlik ve haksızlık var. Mutlu değiliz çünkü eşit olmaktan da ziyade eşitsizliklerin azalmasını talep ediyoruz. Mutlu değiliz çünkü dolandırıcıların kol gezdiği bir ülkede, kötülüğün egemen olduğu bir düzende iyiliği öne çıkaramıyoruz. Biz ki dayanışma, yoksula yardım ve dini olarak her zaman birbirimize destek olma üzerine kurulu bir ülkeyiz ama nedense sosyal destek yüksek olsa da cömertlik oldukça düşük ülkemizde… (Gallup, 2022-2024).
Yaklaşık bir yıldır Finlandiya’da Turku’da yer alan Turku Universitesi’nin INVEST Hub’ı bünyesindeyim ve araştırmalara göz gezdiriyorum. Bu hub özellikle eşitsizlikler üzerine çalışıyor zaten açılımı da Inequalities and Interventions in New Welfare State. Ancak dikkatimi çeken şu Finlandiya böyle çalışmalara çok önem veriyor, devlet olarak fonluyor, vakıflar destek oluyor ve akademisyenler sosyal politikalarda önemli karar vericiler haline geliyorlar. Geri dönüp ülkemize bakalım. Akademideki hocalarımızın kaçı karar vericiler? Çoğu televizyonda prime time’lardalar. Hepimiz dinliyoruz değil mi? Ama toplumun asıl karar vericileri siyasiler ve çoğunlukla da erkekler… O zaman bir soru: Kaotik bir düzende diyelim ki bir kadın siyasetçi hapse atılsaydı kaç kişi sokağa çıkardı? Ataerkil olmayan toplumlarda çoğu kişi tabii ki de sokağa çıkardı kadın erkek fark etmeksizin ancak bizim gibi bir ülkede bu soruya emin değilim demek açıkçası beni üzüyor. Asıl eşitsizlikler insanların zihninde kurguladığı sistemle alakalı…
İstediğimiz gerçekten eşitlik mi yoksa bir kesimin üstünlüğü, diğer kesimin düşüşü mü? Çünkü ekonomik olarak Costa Rica’dan (GDP per capita) daha iyiyiz ama Costa Rica 6. Sırada biz ise 94. Neden? Çünkü Costa Rica’da gerçekleşen askeri devrimden sonra askerlik yasaklanmış, eğitim ve sağlığa devlet desteği artmış ve bir siyasetçi Costa Rica’ya geldiğinde artık onu çocuklar karşılıyor. Çünkü insanlar statü veya para peşinde koşmuyorlar, kendi içsel huzurlarını temin etmek için öncelikli alanlara zaten yatırım yapılıyor. Dört tarafı deniz, güzel bir iklimle çevrili ülkemizde asıl bakmamız gerekenin eğitim ve sağlık olduğunu unutuyoruz. Eğitim sistemimiz her sene değişiyor, çocuklar piyon gibi oradan oraya çekiliyor ve onların geleceğin vezirleri ve şahları olduğunu unuttuk bile… Daha da kötüsü insanların doğurganlık oranı azaldıkça yaşlı kesim gittikçe artıyor ve gençlik diye öve öve bitiremediğimiz gençliğimiz azalıyor. Son demlerdeyiz, ya razı olacağız eşitsizliklere (böyle gelmiş böyle gider) ya da aksiyon alacağız, bir şeyler yaparak düzenin karar alıcıları haline geleceğiz. Ama dikkat bunu yaparken bir kesimi yüceltmek, bir kesimi yerin dibine sokmak olmasın amacımız… Hepimiz daha yaşanılabilir bir toplum istiyoruz değil mi?
Sevgi ve saygıyla,
İlayda Tüter