Evcil hayvan beslemenin insan sağlığı üzerinde ölçülebilir biyolojik etkileri olabileceği, çeşitli araştırmalarla ortaya konmuştur. Özellikle kedi ve köpek sahipliği, kalp-damar sağlığı ile ilişkilendirilen faydalar sağlamaktadır. Amerikan Kalp Derneği’nin bilimsel bir bildirisinde “evcil hayvan sahipliğinin, özellikle köpek sahipliğinin, muhtemelen daha düşük kalp hastalığı riski ile ilişkili olduğu” belirtilmiştir. Evcil hayvan sahibi kişilerde kan basıncı ve kolesterol seviyelerinin daha düşük, obezite oranlarının da daha az olabileceği rapor edilmiştir. Örneğin bir çalışmada, köpek sahibi kişilerin düzenli egzersiz yapma olasılığının köpek sahibi olmayanlara göre %54 daha fazla olduğu; köpek gezdirme alışkanlığının, insanların haftalık önerilen fiziksel aktivite düzeylerine ulaşmalarını önemli ölçüde kolaylaştırdığı bulunmuştur. Nitekim Amerikan Kalp Derneği verilerine göre de köpek besleyen kişiler, haftada en az 150 dakika yürüyüş yapma hedefine, köpek beslemeyenlere kıyasla %34 daha yüksek olasılıkla ulaşmaktadır. Artan fiziksel aktivite, daha sağlıklı kiloyu koruma ve kardiyovasküler risk faktörlerini azaltma bakımından önemli bir etkiye sahiptir.
Evcil hayvanların biyolojik faydaları bununla sınırlı değildir. Stres tepkileri ve hormonal dengeler üzerinde de olumlu etkiler gözlenmektedir. Hayvanlarla etkileşim kurmak, vücudun stres hormonu olan kortizol seviyesini düşürebilir ve sakinleşme tepkisini tetikleyebilir. Bir köpeği okşama veya kediyle oynama gibi basit eylemlerin bile, insanlar üzerinde otomatik bir rahatlama yanıtı oluşturduğu gösterilmiştir. Bu tür yakın temaslar sırasında beyinde serotonin, oksitosin ve prolaktin gibi ruh halini iyileştiren hormonların salınımı artmakta; buna karşın stres hormonları azalabilmektedir. Oksitosin hormonunun, anne-bebek arasındaki bağdan sevgililer arası güven duygusuna kadar sosyal bağlılığı pekiştiren etkileri olduğu bilinir. Benzer şekilde, evcil bir hayvanla sevgi dolu etkileşimler de hem insanda hem hayvanda oksitosin düzeylerini yükseltebilmektedir. Bu nörobiyolojik değişimler, evcil hayvanların yalnızca psikolojik olarak değil biyolojik olarak da rahatlatıcı bir etki yarattığının göstergesidir.
Biyolojik yönden önemli bir diğer husus da evcil hayvanların bağışıklık sistemi ve alerjiler üzerindeki etkileridir. Bazı araştırmalar, çocukluk çağında evcil hayvanlarla büyümenin ileride alerji geliştirme riskini azaltabileceğini öne sürmektedir. Erken yaşta kedi veya köpeklere maruz kalan çocukların bağışıklık sistemlerinin daha iyi “eğitildiği”, bu sayede vücudun alerjenlere karşı daha toleranslı hale gelebildiği gözlenmiştir. Örneğin, çiftlik ortamında veya evinde evcil hayvanlarla büyüyen bebeklerin bağırsak mikrobiyotasının daha çeşitli ve dengeli olduğu, bunun da toz, polen gibi yaygın alerjenlere karşı aşırı duyarlılık gelişmesini engelleyebileceği bildirilmektedir. Bu bulgular, “hijyen hipotezi” olarak bilinen ve çocuklukta mikroplarla temasın bağışıklık sistemini sağlıklı şekilde olgunlaştırdığı fikrini desteklemektedir. Elbette her çocuk için durum farklı olabilir ve genetik gibi faktörler de rol oynar; ancak genel olarak evcil hayvanların bağışıklık sistemini güçlendirebileceği düşünülmektedir.
Evcil hayvan sahipliğinin uzun vadeli sağlık göstergelerine etkisi de araştırmalara konu olmuştur. İlginç şekilde, bazı epidemiyolojik çalışmalar evcil hayvan sahipliğini daha düşük ölüm riskleriyle ilişkilendirmektedir. Yakın tarihli geniş çaplı bir meta-analizde, toplam 3.8 milyon kişinin verileri incelenmiş ve köpek sahibi olanların, hiç evcil hayvanı olmayanlara göre herhangi bir nedene bağlı ölüm riskinin %24 daha düşük olduğu saptanmıştır. Özellikle kardiyovasküler ölüm riskinde %31’lik bir azalma dikkat çekmiştir. Hatta kalp krizi geçirmiş hastalar arasında yapılan bir incelemede, bir köpeğe sahip olanların olmayanlara göre %65’e varan oranda daha yüksek hayatta kalma oranına sahip olabildiği rapor edilmiştir. Bu tür istatistikler, evcil hayvanların dolaylı yoldan yaşam süresini etkileyebileceğine işaret ediyor olsa da uzmanlar temkinli yaklaşmaktadır. Çünkü burada gördüğümüz ilişkiler, doğrudan nedensellik kanıtı değildir; evcil hayvan sahibi olan kişilerin başlangıçta daha sağlıklı veya sosyal yapıda olmaları da bu farklara katkı sağlayabilir. Nitekim bu alandaki bazı çalışmaların yazarları, “daha sağlıklı insanların evcil hayvan sahibi olma ihtimalinin yüksek olabileceğini, bu nedenle evcil hayvan edinmenin doğrudan sağlık risklerini düşürdüğünün henüz kesinleşmediğini” vurgulamışlardır. Ancak kontrollü araştırmalar devam ettikçe, evcil hayvanların fiziksel sağlık üzerine pozitif etkilerine dair daha güçlü bulgular elde edilmektedir. Örneğin, Avustralya ve Almanya’da yapılan uzun soluklu bir anket çalışmasında, evcil hayvan besleyen bireylerin beslemeyenlere kıyasla yılda ortalama %15 daha az doktora gittiği bulunmuştur. Üstelik bu fark, yaş, gelir, medeni durum gibi etkenler kontrol edildikten sonra dahi istatistiksel olarak anlamlı kalmıştır. Bu sonuç, evcil hayvan sahipliğinin genel sağlık durumuna olumlu yansımaları olabileceğini düşündürmektedir.
Özetle, biyolojik açıdan bakıldığında patili dostlarımız biz farkında olmadan bir “sağlık dostu” rolü üstlenebilmektedir. Daha aktif bir yaşam tarzına teşvik ederek kalp sağlığımızı korumakta, stresimizi azaltarak tansiyonumuzu dengelemekte ve belki de bağışıklık sistemimizi güçlendirmektedirler. Elbette, her birey ve her evcil hayvan farklıdır; ancak genel eğilim, doğru koşullar altında insan-hayvan bağının beden sağlığımızı destekleyici birçok yönü olduğunu göstermektedir.
Kaynakça
- The Power of Pets | NIH News in Health
- An Unbreakable Bond | Zoetis
- Pets may help reduce your risk of heart disease | ScienceDaily
- Here’s more evidence your dog might lengthen your life | American Heart Association
- How Pets Impact Our Mental Health | Blog | HABRI
- Pet Owners | American Heart Association
- Children who grow up with pets develop fewer allergies
- Frontiers | Psychosocial and Psychophysiological Effects of Human-Animal Interactions
- Animal-Assisted Therapy Research – People-Animal Connection | UCLA Health